Yine gücün de durağan yapısı olmadığını sürekli hareket halinde olması gerektiğini de söyleyelim.
Güç, içinde yaşadığımız dünyanın ve zamanın ihtiyaçlarına göre değişkenlik gösterecektir. Yani sahip olduğumuz bir şey geçmişte bizi güçlü kılarken bugün ise hiçbir anlam ifade etmeyebilir. O zaman güce sahip olmak istiyorsak, içinde bulunduğumuz coğrafyanın ve zamanın ihtiyaçlarını iyi okumamız gerekir. Ayakta kalabilmemiz için ihtiyaç duyduğumuz neler olduğunu iyi analiz etmeliyiz. Yaşamamıza devam edebilmemiz için asgari düzeyde nelere ihtiyacımız var onları elde etmemiz gerekir. Bağımlı yaşamayacak kadar öz kaynağımızla hayatımızı idame ettirebilmemiz lazım. Bağımsız yaşayabilmek, güçlü olmanın olmazsa olmaz bir yönüdür. Bunlara örnek vermek gerekirse, sürekli istikrarlı bir şekilde gelen ekonomik gelir, ekonomik gelir ile ihtiyaç duyduğumuz ve bizi bağımlılıktan kurtaracak ihtiyaçlara ulaşabilme kabiliyetlerimiz bizleri güce yaklaştıracaktır.
Dünyada gücün tanımını yaptırmaya kalksak, her insan bize faklı bir tanım yapar. Çünkü güç de göreceli bir şeydir. Birisine güçlü görünebilen bir şey, sizin için hiçbir anlam ifade etmeyebilir. O zaman güç, beklentilere ve ihtiyaçlara göre değişebilen bir şeydir. Dövüş sanatlarında çok iyi olabilen, kaslı ve iri yapılı bir insanın gücünün bilgisayar yazılımcısı aşırı kilolu ya da zayıf vücutlu biri için çok önemi yoktur. Çünkü bilgisayar yazılımcısı için güç yazılım ile hâkimiyet altına aldığı çevre ile eşdeğerdir. Dövüş sanatçısı olan biri için ise beden kuvveti onun için en önemli güçtür. Çünkü dünyasını ve çevresini ona göre kurgulamıştır. Stephen Hawking’i hepimiz biliyoruz. Fizikçi, astronom, kozmolog, yazar ve teorisyen olan Hawking geçirmiş olduğu rahatsızlıktan dolayı yatalaktır ve başkalarının bakımına muhtaçtır. Bu pencereden baktığımızda Hawking’den güçten yana bir şey konuşamayız gibi görünse de araştırmaları ve eserleri ile dünya tarihine geçmiş güçlü insanlardan bir tanesidir. Şimdi güce nasıl sahip olunur sorusuna cevap aramaya çalışalım.
Güç, bazen insana doğuştan gelir. Çünkü dünyaya gelirken insan hangi ülkeye hangi millete ve hangi dine mensup olduğunu seçemeden dünyaya gelir. Mesela İngiliz Kraliyet Ailesine bir prens ya da prenses olarak dünyaya gelen birisi, güç ile birlikte doğmuş olur. Ülkemizde Sabancı ya da Koç ailesine mensup bir bebek olarak dünyaya gelirseniz, yine yukarıdaki durum geçerlidir. O zaman güce sahip olabilmek için şans ya da kader belirleyici etken diyebiliriz.
Bir bitkiyi yetiştirmeye karar verdiniz diyelim. Islah kalitesi yüksek bir tohumu verimli bir toprağa ektiniz, gerekli olan iklim ve bitki örtüsüne haiz bir şekilde yetiştirmeye başladınız. Vitaminlerini, zirai ilaçlarını ve gübresini atıyorsunuz. Dış dünyadan kaynaklı bütün tehditlere korunaklı bir şekilde yetiştirmeye çalışıyorsunuz. Sonuç başarılıdır. Çünkü avantajlar azamiyken, dezavantajları asgariye iner. Bu örneğe göre yetişen bir birey ihtiyaç duyduğu güce kolaylıkla ulaşacaktır. Çünkü ihtiyaç duyduğu her şey ona deyim yerindeyse altın tepside sunulmuştur.
Ve şimdi en önemli örneğe geldi sıra. Yine bitkilerden örnek verelim. Özellikle Akdeniz şehirlerine seyahat ettiyseniz eminim görmüşsünüzdür. Dağların eteklerinde sarp kayalıkların yarıklarından çıkmış çam ağaçları vardır. İklim ve bitki örtüsü olarak dezavantajlıdır. Vitaminleri, zirai ilaçları ve gübreleri yoktur. Güneş kavurur ve susuz kalırlar. Verimli topraklarda yeşermemişlerdir. Her güçlüğe ve engellemeye rağmen filizlenmiş, yeşermiş ve dal vermiştir. İşte verdiğimiz diğer örnekler içerisinde bu örneğin gücü en değerlidir ve diğerlerinden daha önemlidir. Zorluklar içerisinde doğup büyümeyi ve gelişmeyi başarmış bireyler her zaman dayanıklı ve güçlü olmuşlardır.
Güç, aynı ortamda ve aynı zaman diliminde benzer insanlarla sizin aranızdaki pozitif özelliklerin toplamıdır. Bu pozitif özellikler sizi diğer insanlardan ayıracak ve sizlere sağladığı avantajlarla koymuş olduğunuz hedefe götürmek için başarının kapılarını açacaktır.
Son Söz: “Kuvvetli bir adam yenildi mi bu mağlubiyeti onun için yeni hamlelere yol açan bir kapıdır.” W. Shakespeare